RÜŞVET SUÇU, ŞARTLARI VE CEZASI
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler” başlığı altında yer alan rüşvet suçu, kamu hizmetlerinin eşitlik, liyakatlilik ve adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü konusunda toplumda hâkim olan güvenin, inancın sarsılmaması amacıyla düzenlenmiştir.
(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.
Rüşvet suçunun oluşabilmesi için kamu görevlisinin bir menfaat elde etmesi ve bu menfaatin belirli bir amaca yönelik olması gerekmektedir. Bu amaç, rüşvet alan kamu görevlisinin görev tanımına giren konularda, hukuki olmayan bir şeyin yapılması veya yapılmaması şeklinde olabilir. Burada önemli olan haksız menfaatin kamu görevlisine temininin sağlanmasıdır. Suçun oluşması için hukuka aykırı olan işin yapılıp yapılmadığına bakılmaz. Öyle ki rüşvet teklifi yapıldıktan sonra taraflardan birinin rüşveti kabul etmemesi halinde de suç tamamlanmış sayılır. Fakat bu durumda maddenin birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.
(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.
Rüşvet suçu çok failli bir suçtur. Yani rüşvet alan kamu görevlisi ve rüşvet veren kişi aynı amacın gerçekleşmesine yönelik hareket etmektedirler. Burada bir parantez açmak gerekirse; haklı bir işin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat temini, artık rüşvet suçuna değil de irtikap suçunu oluşturacaktır. Örneğin haklı bir işin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat temini rüşvet suçu sayılmayacaktır.
Rüşvet anlaşmasında tarafların serbest iradesi aranır. Tarafların rızasının cebir, tehdit, hile, baskı veya hataya düşürme yoluyla elde edilmiş olması halinde rüşvet suçundan değil, irtikâp suçundan söz edilecektir.
Rüşvet suçunda rüşvet alan kişinin kamu görevlisi olması şartken rüşvet veren kişi herhangi bir kişi olabilir. Bu suç tamamlanıncaya kadar da iştirak mümkündür. Suça aracılık eden, sonradan dahil olan kişi kamu görevlisi olup olmadığına bakılmaksızın müşterek fail olarak cezalandırılmaktadır. Müşterek fail ise fail yani suçu işleyen kişi gibi 1. Madde hükmü gereğince cezalandırılır.
(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.
Rüşvet alan, menfaat talebinde bulunan ya da rüşvete konu hukuka aykırı işlem için anlaşmaya varan kişi bir kamu görevlisi olmak zorundadır. Bu kişini yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması kanunda nitelikli hal olarak düzenlenmiştir.
(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.
Ayrıca maddenin aşağıdaki fıkrasında sayılan dernek, vakıf, meslek kuruluşu, şirket ve kooperatifler adına hareket eden kişiler de kamu görevlisi gibi sayılarak rüşvet suçu hükümlerine göre cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
(8) Bu madde hükümleri;
- a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,
- b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,
- c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,
- d) Kamu yararına çalışan dernekler,
- e) Kooperatifler,
- f) Halka açık anonim şirketler,
adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır.
Rüşvet suçunun işlenebilmesi için taraflardan birinin kamu görevlisi veya maddenin 8. Madde de sayılan kişilerden olması yeterlidir. Failin suçun oluşabilmesi için gerekli taraf sıfatını sonradan kaybetmesi, suçu işlerken vazifesinin başında olmaması, tatilde veya mesai haricinde olması, suçun oluşmasını engellememektedir.
Rüşvet suçunun mağduru toplumu oluşturan herkestir. Çünkü, suç kamu hizmetinin güvenilirliğine karşı işlenmektedir. Bu nedenle rüşvet veren taraf suçun mağduru olarak değil faili olarak düzenlenmiştir.
Rüşvet alma suçu, kasten işlenen bir suçtur. Bununla birlikte suçun teşebbüs aşamasında kalması mümkündür. Bu konuda yerleşik hale gelen Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2015/49 sayılı kararı şöyledir:
“Rüşvet verme veya alma niyetinde /olmayan kişi veya kamu görevlisinin, atlatmak veya yakalatmak ya da suç delillerini ortaya çıkartmak amacıyla teklifi kabul etmiş gibi gösterdiği biçimsel rızanın ( görünüşteki rıza-dış rıza ) özgür iradeye dayalı olmaması nedeniyle, rüşvet anlaşmasının varlığından söz edilemeyeceği cihetle, böyle bir durumda rüşvet alırken veya rüşvet verirken yakalanan failin eyleminin rüşvet suçuna teşebbüs olarak kabulü gerekmektedir.”
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2015/60 karar sayılı kararında ise ‘’Rüşvet suçu işlendiğinin kabulü için taraflar arasında bir rüşvet anlaşması yapıldığının ispat edilmesi gerektiğine” hükmetmiştir. Rüşvet anlaşmasının yazılı olması gerekmediği gibi anlaşma sağlandığının ispatını da zorunlu kılmıştır. Rüşvet anlaşmasının varlığı araştırılırken tanık, HTS kayıtları, mobese görüntüleri, baz istasyonundan alının kayıtlar gibi her türlü delil değerlendirilmektedir.
Stj. Av. Sümeyye Nur YAKUT